6 Mart 2012 Salı

od'a düşmüş bir hâl'in rûhiyesine dair


vurmak lazımdı, ayın son ışığında,
kanadı olmayan doru atları.
kağnı arabasının çamurlu tekerleğinde
üç günlük kelebekler çiğnenmeden...

vuruldu! ay, son kez ışık’tı, gözleri
gökyüzüne bakarken; kelebekleri düşündü.
oysa ki kız; ancak 3’e kadar sayabiliyordu.
âh, bir kelebek daha ölecek üçünde...

kırmak lazımdı, gümüşî tarakları.
şehzadelere sunulan cariye saçlarına değmeden.
her yaprak dikilirken gülün gövdesine,
dikenler dokumalıydı ipekten elbiseleri...

kara çarşaf kana bulandı;
yaslı düğünlerin ertesi emanet
şehzadenin gümüşî tarağında mıdır merhamet
diken; gül içindir.. gül; ölmek için (-midir?)...
 
sunmak lazımdı, ayrılığın zehrini kadehlerde
tutkuya takılmış, koyun hisleri çelişmeden.
başı koyup zaman celladının yüreğine
mekana atılmalıydı yalnızlığın sesi...

yalnızlık, etrafında dönüp duran gir-dap!
zehrini akıtır bir yılan gibi, sin-si!
cellad, ağlar mı kurbanın kanının ardından,
mekan nedir ki; dinle, yalnızlığın sesini...

yazmak lazımdı, yağmur ardından gelen isimleri.
akvaryuma düşen kum saatinin tik tak’larında.
dalgın yürüyüşlerini, gölge sırtlara yükleyip.
aynalar örtmeliydi, kamburları saklamak adına...

gölge gibi münzevi bir karanlığa muhtaç,
dalgın yürüyüşlere gebe son-bahar sokağım.
canhıraş bir çaba; aynaları örterken,
bir yılan zehrini akıttı, bütün balıklar öldü!..
 
seyretmek lazımdı, bütün aşkları tuvale çizip.
fırçanın son vuruşu, boyun kısmına denk gelerek.
ince/güçlü/zarif bir kesik insan gerdanlığında,
ipler saklanmalıydı, anaların koynunda...

mehmed’e sormak lazımdı, ip nasıl keser?
ya düşünce girdabında nasıl boğulur insan.
reis! dön de bak aynaya, kalem kırılmaya yakın(!);
fırçanın son vuruşu, ipin keskin nefesi, matemin gözyaşı...
 
sevmek lazımdı: doğmayı / ölmeyi beklemeden
düşünmeden dalmak, yarin gözlerindeki ateşe.
şehrin ışıklarını söndürüp, kapı aralığına sığınarak,
uykuya dalınmalıydı, derin sevdalarda...

od’a düşmeden yanmayı beklemek ne hata,
mecnun olmadan çöllere düşmek beyhûde.
yârin gözüdür od, çölüdür yangın yürek,
dal uykuya hadi; od senindir, çöl senin...
 
04.nisan.2008
mustafa nazif 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder